Anasayfa / Yazarlar / Aysuda Kölemen / Adım Adım Bağırmayı Sonlandırmak

Adım Adım Bağırmayı Sonlandırmak

https://adrianasassoon.files.wordpress.com/2009/04/verbal-abuse-1.jpg

Bağırmak uyuşturucu gibidir. Kısa bir süre iyi hissettirir. Sonrasında kötü. Ve zamanla aynı etkiyi yaratması için dozunu yükseltmeniz gerekir. Bağımlı olursanız sizi çevrenizden koparır. Sorunlarınızı arttırır.

İşe yaramaz. İşe yarayan ve sizi sonrasında iyi hissettirecek yöntemler bulun.

Yolunuz vardığınız yeri belirler. Bağırarak huzura, bağırarak sakin ve söz dinleyen çocuklara sahip olamazsınız. Öfkeniz karşıya bulaşır. Onlar da bağırmak ister, ya da ezilir, kötü hisseder. Zamanla aldırmamayı öğrenir. Size diş biler. Ya ezik, ya arsız olur. Bağırmanın normal olduğunu öğrenir. Büyüyünce kendine bağıran eş bulur.

Bağırınca haklıyken haksız durumuna düşersiniz. O zaman neden bağırıyorsunuz? Kendinize hakim olamadığınız için. Sabrınızı taşırdığı için. Karısını döven adam da aynı şeyi söylüyor. Öfke insancadır, ama bağırmak bir seçimdir.

Şiddetsiz hayat sizinle başlayacak. Önce en savunmasıza karşı sabretmeyi öğreneceksiniz, sonra eşinizle sorunları atarla, küserek, bağırarak değil, yüz yüze ve doğrudan tartışıp konuşarak çözmeyi öğreneceksiniz. Ailenizin, öğretmenimizin, patronunuzun sizi içine çektiği öfke ve şiddet sarmalından çıkacaksınız.

Çocuğunuz sizi sinirlendirmeye başladığında şunları aklınızda tutun:

Çocuk beyninin yönetici kısmı gelişmemiştir. Bu ne demek? Hani bir şey söylemek istersiniz, ama susarsınız, çünkü aklınızdan geçeni söylerseniz işten atılacağınızı bilirsiniz. Hani bir şey yapmayı çok istersiniz, ama yapmazsınız, çünkü yaparsanız ayıplanacağınızı, yaralanacağınızı ya da bir şekilde kötü sonuç doğuracağını bilirsiniz. Kendinizi durdurursunuz. İşte beynin ön kısmında “dur” diyen bir bölüm var. Tek görevi bu değil, çok daha karmaşık, ama o “dur” kısmı çok önemli ve o kısım bebeklerde neredeyse hiç çalışmıyor. Çocuklarda da sıfıra yakın. Ergenlerde iyi kötü çalışıyor, ama kapıyı kapatsa da, kilidi yok. 20-25 yaşına geldiniz mi, artık oldukça gelişmiş oluyor. Ondan sonrasında fazla gelişmediği düşünülüyor.

Bu ne demek? Çocuğunuz işte bu yüzden durmadan konuşuyor. Sus diyen bir yer yok beyninde. Canı konuşmak isteyen bir çocuksa konuşuyor.

Çocuğunuz bu yüzden siniri bozuldu mu, hop ağlamaya başlıyor. Ağlama diyen, sakin ol diyen kısım yok gibi daha. Karşınızda akıllı gibi görünen birisi var, akıllı da, ama o akla eş değer bir kontrol mekanizması yok. Frensiz, vitessiz bir araba beyni ve çocuk onunla yol almaya çalışıyor.

Çocuğunuz bu yüzden bir ağlamaya başladı mı, duramıyor. Neye ağladığını bile unutsa, ağlamak istemese de, kendini durduramıyor. Bildiğiniz, durdurma mekanizması yok gibi.

Canı tatlı yemek istediğinde, o anda yemek istiyor. Dur bekle, yemekten sonra yersin, şeker zararlı, bunu hiç yeme diyen bölüm çok zayıf. Duramıyor.

Sizin beyniniz öyle değil ama. Sizin beyninizin yöneticisi iş başında. Yani iradeniz.

Ve…

Ve buna rağmen istemeden lafa karışıp, yemeyeceğim deyip çikolata yiyor, bağırmayacağım deyip bağırıyorsunuz. Buna rağmen. Çocuğunuzun kontrol mekanizması ağırlık kaldırma kapasitesi gibi. Çocuğunuza 20 litrelik su taşıtmıyorsanız, yetişkin gibi kendini kontrol etmesini bekleyemezsiniz. Mümkün değil.

Çocuğun iradesinin ağırlık kaldırma becerisiyle orantılı olduğunu hayal edin. Çocuğunuza demir ağırlıklar vermeyin. Ondan yetişkin sabrı, olgunluğu beklemeyin.

O yüzden kendinizi kontrol edeceksiniz. O yüzden çocuğun sinirlenip, kontrolünü kaybedeceği durumları baştan yaratmayacaksınız. Çocuğu uykusuz bırakmayacak ve strese sokmayacak, karakterine aykırı davranmaya zorlamayacak, gereksiz kurallar ve gereksiz bir titizlikle yormayacaksınız.

shouting at children ile ilgili görsel sonucu

 

İradeyi Tasarruflu Kullanmak:

Çocuğunuzun iradesi var, ama çok kısıtlı. Evet, irade sınırlı miktardadır ve kullandıkça azalır. Kan şekeri düşünce irade azalır (bu nedenle diyet dünyanın en zor şeylerinden biridir). Uykusuz kalınca irade azalır. Dikkat gerektiren bir iş yapınca irade azalır. Komik bir şey söyleyeyim, seçim yapınca irade azalır. Yani insan kıyafet seçerken, iradesini tüketir. Menüden yemek seçmek iradenizi tüketir. Bir süre iradenin tekrar toparlanması gerekir.

Rutin bu nedenle inanılmaz rahatlatıcıdır. İnsanın (çocuk da dahil) kaçta yatacağı, yatmadan ne yapacağı, nerede saat kaçta yiyeceği, ne zaman, ne kadar televizyon izleyeceği bellidir. Bunun pazarlığı yapılmaz, çünkü alışkanlık olmuştur. Sorgulanmaz. Düşünülmez. Yormaz. İrade kullanımı gerektirmez. Her akşam yatarken, acaba yatağın ne tarafında yatayım diye düşünüyor musunuz? Hayır. Çünkü beyin fazla seçenek istemez. Çok işi var. Bir de yatak tarafı seçmekle uğraştırmayın. Alıştığını yapar. Alışkanlıklar, enerji tasarruflu ampul gibidir. Sağlıklı alışkanlıklar akıl sağlığını korur, iradeyi besler.

Rutinde seçim yoktur. Seçim yapmak yetişkinleri bile yorar ve fazla seçenek insanları mutsuz eder! Bunu biliyor muydunuz? Hiç seçeneksizlik de mutsuz eder. O zaman?

Bağırmama Orucu

Bağırmamaya karar verdiniz mi? Bağırmamaya başlayacaksanız, önce hazırlıklarınızı tamamlayın. İlk başta kendinize dayanabileceğiniz bir zaman dilimi belirleyin. Mesela 3 gün hiç bağırmayacağım, 1 hafta hiç bağırmayacağım deyin. Bağırırsanız, tekrar birinci günden başlayın. 3 günü tamamlayınca, bu sefer 5 gün hiç bağırmayacağım deyin. Zamanla bağırmadığınız zaman dilimleri uzayacak. Bu uzun soluklu bir program.

1. Birkaç gün iyi uyuyun. O diziler başka zaman da izlenir. Facebook siz olmadan da varlığını sürdürür.

  1. Ev işlerini zaman zaman aksatın. Yorgunsanız. Ortalığın dağınık olmasından dünyanın sonu gelmez. Ayıplayan olursa gelip toplasın. Bir gün yemek yapmayın. Artanları yiyin, ya da peynir ekmek yiyin, ya da dışardan ısmarlayın. Yemek yapmadığınız zamanda dinlenin.
  2. Kendinize haftada bir gün ayırın. O gün çocuğu birine bırakın ve 2-3 saat tek başınıza kalın, ya da arkadaşlarınızla buluşun. Telefonun internetini kapatın. Acil değilse çocuğunuza bakan kişi sizi aramasın. Yürüyün, oturun, televizyon izlemeyin. Boş oturun. Müzik dinleyin. Muhabbet edin. Saçınızı kestirin. Yatın. Okumak sizi dinlendiriyorsa, okuyabilirsiniz. Bir şey öğrenmek için okumayın. Dinlenin yani. Ve evden çıkın.
  3. Destek isteyin. Eşinizden hayır yoksa, annenizden, eltinizden, komşunuzdan, arkadaşınızdan, parayla tuttuğunuz birinden bir konuda yardım isteyin. Güvendiğiniz biriyse arada bir çocukla oynayabilir, çocuğu alıp parka götürebilir. Ev işlerine yardım edebilir. Biraz nefes almanıza yardımcı olur.
  4. Yoga yapın. Bazı kaslar gerginse, insan kendini mutsuz, bunalımda, üzgün, sınırlı hisseder. Özellikle göğüs çevresindeki, sırttaki, boyundaki kasların gerginliği korkunç bir sıkıntı ve mutsuzluk hissi yaratır. Kaslarınızı pamuk gibi yapın. Fiziksel kaynaklı sıkıntılarınız psikolojik gibi geliyor olabilir. İlle yoga merkezlerine gitmenize gerek yok. Youtube’da çok güzel videolar var, evde yogayı anlatan kitaplar var.
  5. Bağırmanıza yol açan durumların ortaya çıkmasını engellemek mümkün mü? Bazen mümkün. Sınırınızın ne zaman bozulduğunu gün içinde bir deftere not edin bu hafta boyunca. Lütfen bunu yapın. Ve nasıl bozulduğunu kısaca anlatın oraya: sebebini, ne hissettiğinizi ve içinizdeki sesin ne dediğini. Bir hafta sonra dönüp bakmanızı isteyeceğim. Eminim bazı şeyleri fark edeceksiniz. Başka kimseye okutmayın, gizli tutun ve çok dürüst olun.
  6. Çocuğunuz sizi teselli ediyorsa, bu iyi bir şey değil. Çocuklar büyükleri teselli etmemeli. Buna mecbur hissetmeleri, onlara sizin yüklediğiniz bir yüktür.
  7. Son olarak, çocuğunuzu damgalamayın. Çok yaramaz, çok inatçı, çok huysuz gibi karakter özellikleri yapıştırmayın üzerine. Bugün inatçılık yaptı diyebilirsiniz. Siz bunları düşündükçe ona aktarırsınız, o da içselleştirir ve 30 yaşında “ben inatçı ve asabi bir insanım” diye düşünürken, aslında sizin ona 4 yaşında yapıştırdığınız yaftayı kaderi yapmış olabilir. Yapmayın. Asla “beni bağırtıyorsun” demeyin. Siz bağırıyorsunuz, bunun suçunu bir çocuğa atamazsınız.
  8. Karşınızdaki bir çocuk. Sinirlenince ellerine bakın. Ne kadar ufak ve yumuk yumuk olduklarına… Ne kadar savunmasız ve muhtaç olduğuna… Davranışlarının çevresine bir tepki olduğuna ve size ihtiyacı olduğuna odaklanın. Sinirinizin geçmesine yardımcı olacaktır.
  9. Bir haftada bağırmayı bırakıp, sakin bir insana dönüşmeyeceksiniz. Bu sadece bir başlangıç. Çok hata yapıp, arada bağırdığınız çok olacak. Amaç bağırmayı ilk başta azaltmak ve zamanla tamamen yok etmek. Zamanla. Çocuğunuza da dürüst olun. ‘Sana bağırıyorum ve bu beni çok üzüyor, bunu bırakmaya çalışıyorum’ deyin. Bağırınca özür dileyin. Bir daha bağırmayacağım diye söz vermeyin sakın. Bağırmamayı öğreniyorum deyin.
  10. Eşinizle ilişkinizi de gözden geçirin ve onunla da konuşun. O çocuk değil, ona aynı şekilde sabır göstermek zorunda değilsiniz, ama sağlıklı bir iletişimde bağırmanın yeri yoktur. Kızgınsanız küsmeyin, bağırmayın, tavır almayın. Konuşun.

Tüyo 1: eşiniz ya da çocuğunuzla tartışırken o andaki davranışa odaklanın. Asla “sen zaten hep bunu yapıyorsun” demeyin. Bu tartışmayı kavgaya çevirir ve ilişkiyi yıpratır, karşınızdakini kırar. Eğer genel bir davranış problemi varsa sakin bir anınızda, sakince ve yumuşak bir dille anlatın.

Tüyo 2: Seçenek sunun, ama az seçenek sunun. Küçük çocuk için ideali iki seçenektir. Bunu mu istiyorsun, bunu mu? Bitti. Hem seçeneği olduğu için sevinir, hem de 10 şey arasından seçerken tükenip siniri bozulmaz. Alışveriş yaparken ona seçenek sunun. Bütün mağaza senin, hadi seç demeyin. Restoranda seçenek sunun. Sabah giyinirken, kıyafetini seçmek isterse, seçenek sunun. Kitap alırken de, günü planlarken de. Mümkünse seçenek sunun, ama çok değil. Kendiniz için de üç beş seçenekten fazlasının huzursuzluk ve mutsuzluk yarattığını bilin.

Tüyo 3: “Bazı çocuklar susuyor ama!” demeyin. Karakterler farklıdır ve açıkçası bazı çocukların anne-babası olmak daha zordur. Bazı çocuklar konuşmak istemiyor. Konuşmak istememek ile, konuşmak isteyip de susmak farklı. Bazı çocuklar pencereden atlamak istemiyor. Benim oğlum hayatının ilk 2 yılını muhtelif şekillerde intihar teşebbüsleri ile geçirdi. Bunu yapmamasını beklemedik. Tedbir aldık, çünkü pencereden atlamak isteyen bir bebeğe atlama demenin hiçbir işe yaramadığını fark ettik. Yapma demeyin, kavga etmeyin, bağırmayın, tedbir alın. Çevreyi düzenleyin. Ve bazen de kabullenin. Kabullenin. Çocuğunuz durmadan takla atıyorsa, bibloları kaldırın ve yere takla atabileceği bir alan açın. Takla atma, demeyin. Yani çocuğa uygun çevre hazırlayın. Evet, Aslı’nın oğlu Torgunç takla atmıyor, çünkü onun takla atası yok, sizinkinin var. Kabullenin.

Tüyo 4: İrade kullandıkça gelişen bir şeydir ve egzersizle geliştirilebilir. Şu anda bilmeniz gereken şu. Her bağırmadığınızda, iradenizi tüketiyorsunuz. Ama bunu yaptıkça da, iradeniz güçleniyor. İrade aynı bir kas gibidir ve sporla kas güçlendirmek nasıl yorucu ve ağrılı ve zaman gerektiren bir şey ise, iradeyi geliştirmek de öyledir. Bağırmama haftası boyunca, aç kalmayın, kan şekerinizi düşürmeyin, sağlıklı besinlerle destekleyin. Uykunuzu alın. Ve fazla seçim yapmayın, önemli meselelere kafa yormayın. En önemlisi ise, iradenin gelişen bir kas olduğunu, devam ederseniz, gittikçe daha kolaylaştığını, gittikçe daha başarılı olduğunuzu göreceksiniz. Bugün bağırdınız mı? Eeee? Ağlamayın. Önünüze bakın ve bağırmalar arasındaki süreyi uzatmaya bakın. Bir gün 1 aydır bağırmadığınızı fark edebilirsiniz.

 

 

 

 

Aysuda Kölemen

Aysuda Kölemen

1976 yılında Adana'da doğdum. Tarsus Amerikan Koleji'nden mezun olduktan sonra, Boğaziçi Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde okudum. Amerika'da Siyaset Bilimi alanında doktoramı tamamladım.Bir dönem Oxford Üniversitesi'nde okuduktan sonra Almanya'ya ardından da Philadephia'ya taşındım. Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde dersler verdim.Kısa bir süre Hindistan'da yaşadıktan sonra, nihayet Türkiye'ye yerleştim ve madem memlekete döndük, çocuk yapmanın vakti geldi diyerek oğluma hamile kaldım. Tomris bir gün bana BYBO'yu tavsiye etti. İyi ki de etmiş, hayatım bambaşka bir yön kazandı. Çalışma alanım nedeniyle okuduğum farklı ülkelerin sosyal devlet ve politikaları, psikoloji, felsefe ve eğitim literatürünün çocuk yetiştirmekte çok işime yaradığını fark edip, deneyimlerimi, fikirlerimi ve öğrendiklerimi başkalarıyla da paylaşmaya başladım. Şu anda halen üniversitede öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Ailemden ve işimden boş kalan zamanlarımı BYBO ile geçiriyorum.
Aysuda Kölemen

Diğer Paylaşım

Kandırıkçılık İnancı – Süheyla Pınar Alper

‘Impostor syndrome‘ kavramı dilimize ‘kimlik hırsızlığı’ sendromu olarak çevrilmiş. Kimlik hırsızlığı gerçekten bir hırsızlık eylemi düşündürüyor, …

Leave a Reply